5 Kasım 2014 Çarşamba

MÜNSTER-ESSEN

19-23/10/2012_ GERMANY_MÜNSTER-ESSEN


   Vestfalya bölgesinde geçirdiğimiz bir hafta içersinde, Münster ve Essen'e günübirlik geziler yapma imkanımız oldu. İlk önce Münster'den bahsetmek istiyorum...

Münster:

    Münster, 2. dünya savaşında büyük yaralar almış çoğu Alman şehrinden biri. Şehrin neredeyse tamamı bombalanmış, taş üstünde taş kalmamış... Almanya, O dönem hem kendisi acı çekmiş hemde bir çok ülkeye ve kendi bünyesindeki etnik yapılara acı çektirmiş. Almanlar idealist insanlar savaşın yaralarını sarmayı başarmış ve çoğu binayı ya tamir etmişler yada orjinaline sadık kalarak tekrar inşa etmişler...

Bu binalardan ilki içinde Barış salonu (friedenssaal) bulunan Belediye Binası(Rathaus) . Barış odasını göremedik ama sizin için bir fotografını buldum. Yalnızca dışardan bakıp yolumuza devam ettik.




Birde , şehrin ana alışveriş merkezi Prinzipalmarkt'daki üçgen alınlıklı binalar görülmeye değer...


     Aşağıdaki fotografda caddenin sonunda yükselen kilise, St, Lamberti Kilisesi. Kilisenin kulesinde 3 tane kafes göze çarpiyor. Kafesler kilisenin kulesinde tam 500 yıldır indirilmeden asılı tutuluyor. Bu 3 kafes, 1500'lü yıllarda Münster şehrinin 2. dünya savaşına dek yaşamadığı yıkımın canlı şahitleri...
   Münster, 1500 lü yıllarda, Anabaptistlerin en faal olduğu şehir. Anabaptistler her ne kadar barışçıl,silah kullanmayı reddeden ve bebeklerin değil yetişkinlerin vaftiz edilmesi gerektiğine inanan bir toplum olsa da, politikaya girdikten sonra güçlenip yozlaşmaya başlamış bi topluluk. Bu yozlaşmanın en büyük kanıtı,Zina ve fuhuş ölümle cezalandırılırken, çokeşliliğe izin verilmesiydi. Hatta dönemin Anabaptist kralı 16 tane eş almış ve eşlerinden biri ayrılmak istediğinde şehrin ortasında kellesi alınmış. Duruma hızla el koyan Lutherciler ve Katolikler birleşerek 14 ay sonunda şehri ele geçirmeyi başarmış. tabi bu süre boyunca şehirde korkunç bir yıkım yaşanmış. Anabaptist kralı ve 2 anabaptist yönetici, şehrin gözü önünde korkunç işkenceler edilerek kafeslere koyulup kuleye asılmış ve 500 yıldırda ordalar. Belki hala kafeslerde kemikleri vardır...





               Aşağıdaki fotograflardan ilki kulenin bekçileriyle ilgili bir kabartma,ikincisi ise bu geleneğin halen sürdürüldüğünü gösteren bir fotograf. Kule bekçisi (the watchman), akşam saat )9'dan sonra şehri bekler ve şehirde herhangi bir yangın olduğunda ya da bir düşman yaklaştığında elindeki nesneyi üflermiş. Şimdilerde  sanırım sadece geleneksel olarak sürdürülüyor.Almanya'da yalnızca 3 kilisede varmış :)

  Gezimize devam ederken girdiğimiz bir diğer nokta ise barok mimarisiyle dikkat çeken St.Clemen's Kilisesi. İnsanlar burda evlenmek için sıraya giriyorlarmış...  2. Dünya savaşında bombalanan bina aslına sadık kalınarak tekrar inşa edilmiş.




Bir başka kilise ise St. Paul Kilisesi....


     Gezerken yahudi mahallesinden geçerken gözümüze yerdeki metal levhalara yazılmış isimler çarpıyor. İsimler bir zamanlar mahallede yaşayan ve savaş sırasında katledilen yahudilere aitmiş....
 Son olarak ismini hatırlayamadığım, duvarlarında 12 burcun ve Olimpos Tanrılarının heykellerini taşıyan bu güzel bina var.




 Son olarak da hemen hemen her köşe başında sıra sıra dizilmiş duran bisikletlerden bir kare paylaşmak istiyorum. Burda Bisiklet sayısı kentte yaşayan insan sayısına eşitmiş...İşte kocaman bir bisiklet yolu ve ard arda dizilmiş bisikletler. Darısı başımıza:)



ESSEN:

Münster'e kıyasla Essen daha yeni bir şehir ve insanlar daha çok eğlenmeye ve alışverişe buraya geliyorlar. Rengarenk, canlı, kıpır kıpır şehir hayatını gelip geç saatlere kadar burda kalabilir ve doyasıya alışveriş yapabilirsiniz :)


 Tanıdık bir melodi duyunca bi süre eşlik ettik bu sokak müzisyenine... Zihnimi çok zorlamama rağmen bize ait melodiyi bi türlü hatırlayamadım :((





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder